İlk kelimeniz hangisi?
Hemen aklınıza bebeklik çağınız geldi değil mi?
Baabaa, beebee, maamaa…
Düşünce dünyanız kendi içinde tutarlı hâle gelince, kişiliğiniz yeri yerine oturunca sizin için önemli olan o kelime hangisi idi? Belki birden fazla kelime vardı ama siz sıralama yaparken zorluk çekiyordunuz.
Yoksa henüz tefekkür dünyanızda ilk kelime zuhur etmedi mi? Sahi siz en çok hangi kelimeyi sevdiniz veya o kelimeden çok korktunuz?
Hangi kelime vazgeçilmez idi?
Siz hangi kelimeye benziyorsunuz?
Bana kelimenizi söyleyin sizin kim olduğunuzu söyleyeyim.
Daha gönül dünyamızı meşgul eden bir kelimemiz yoksa…
Belki birlikte bulabiliriz.
İnsanlar kelimelerle düşünür.
İnsanoğlu kelimeyi şahsa indirgeyebiliyor mu?
Kelimede derûna inemiyorsak, düşünemiyoruz demektir.
Duyduğumuz kelimeyi bütün yönleri ile anlıyor muyuz?
Medya-okuryazarı gibi… Biz kelime okuryazarı mıyız?
Konu, kullandığımız kelimelerin hangi anlam gruplarından süzülüp geldiğini araştıran bir disiplinle ilgili… Batı dilinde etimoloji denen kökenbilim, kullanılan kelimelerin ortaya çıkış serüveni ile birlikte onun anlam çağrışımlarını da inceliyor. Bu araştırma ve inceleme, dilin lehçe ve ağızlarından oluşan diyalekt gruplarını göz önüne alarak, kelimeden anlama ve oradan bir millete mensubiyetin ana ilgi merkezlerine uzanan çok yönlü bir süreci kapsıyor.
Millî ve mahallî veriler, evrensel olarak bütün insanların ortak sayılan asgarî müştereklerine dek uzanıyor. Böylece bir dil ve edebiyat uzmanının birikimiyle, varlık ve dünyayı algılama hakkında orijinal bir yoruma ulaşılıyor.
Kök (etimoloji) , yapı (morfoloji), ses (semantik) ve anlam (semantik) bilgileri ile incelenen kelimeler, genellikle anlam katmanları açısından yorumlanmıştır.
Bir dildeki anlam katmanları, bazı gruplara ayrılsa da kesin olarak listelenemez: çünkü gelişen toplum ve ulaşılan yenilikler, yeni anlam grupları oluşturur veya var olan grupları geliştirir. Konunun ilmî ve teknik yanları akademik bakışı ilgilendirir ve farklı meslek ve ilgi gruplarına mensup okuyucularımızı sıkabilir. Bu yüzden çoğunlukla günlük konuşma dili ve sohbet üslûbu ile bazı bölümler popülist hâle getirilmiş; deneme karakterli metinler ile oluşturulmuştur.
Hemen aklınıza bebeklik çağınız geldi değil mi?
Baabaa, beebee, maamaa…
Düşünce dünyanız kendi içinde tutarlı hâle gelince, kişiliğiniz yeri yerine oturunca sizin için önemli olan o kelime hangisi idi? Belki birden fazla kelime vardı ama siz sıralama yaparken zorluk çekiyordunuz.
Yoksa henüz tefekkür dünyanızda ilk kelime zuhur etmedi mi? Sahi siz en çok hangi kelimeyi sevdiniz veya o kelimeden çok korktunuz?
Hangi kelime vazgeçilmez idi?
Siz hangi kelimeye benziyorsunuz?
Bana kelimenizi söyleyin sizin kim olduğunuzu söyleyeyim.
Daha gönül dünyamızı meşgul eden bir kelimemiz yoksa…
Belki birlikte bulabiliriz.
İnsanlar kelimelerle düşünür.
İnsanoğlu kelimeyi şahsa indirgeyebiliyor mu?
Kelimede derûna inemiyorsak, düşünemiyoruz demektir.
Duyduğumuz kelimeyi bütün yönleri ile anlıyor muyuz?
Medya-okuryazarı gibi… Biz kelime okuryazarı mıyız?
Konu, kullandığımız kelimelerin hangi anlam gruplarından süzülüp geldiğini araştıran bir disiplinle ilgili… Batı dilinde etimoloji denen kökenbilim, kullanılan kelimelerin ortaya çıkış serüveni ile birlikte onun anlam çağrışımlarını da inceliyor. Bu araştırma ve inceleme, dilin lehçe ve ağızlarından oluşan diyalekt gruplarını göz önüne alarak, kelimeden anlama ve oradan bir millete mensubiyetin ana ilgi merkezlerine uzanan çok yönlü bir süreci kapsıyor.
Millî ve mahallî veriler, evrensel olarak bütün insanların ortak sayılan asgarî müştereklerine dek uzanıyor. Böylece bir dil ve edebiyat uzmanının birikimiyle, varlık ve dünyayı algılama hakkında orijinal bir yoruma ulaşılıyor.
Kök (etimoloji) , yapı (morfoloji), ses (semantik) ve anlam (semantik) bilgileri ile incelenen kelimeler, genellikle anlam katmanları açısından yorumlanmıştır.
Bir dildeki anlam katmanları, bazı gruplara ayrılsa da kesin olarak listelenemez: çünkü gelişen toplum ve ulaşılan yenilikler, yeni anlam grupları oluşturur veya var olan grupları geliştirir. Konunun ilmî ve teknik yanları akademik bakışı ilgilendirir ve farklı meslek ve ilgi gruplarına mensup okuyucularımızı sıkabilir. Bu yüzden çoğunlukla günlük konuşma dili ve sohbet üslûbu ile bazı bölümler popülist hâle getirilmiş; deneme karakterli metinler ile oluşturulmuştur.
Kelâm-ı Kibar / Motto
Aydın
Aydınlar, “biz” ve “onlar” sınırını aşmalıdır.
Satıhta görünen aydın, satıhta göründüğü kadar kendi derûnuna iner.
Cemiyet
Muasır medeniyet seviyesine ulaşamamış toplumlarda bakış açıları ideolojiktir.
Devlet
Tek dâvâsı kendisini korumak olan küçük devletler, büyük medeniyet oluşturamazlar.
Her devlet büyük medeniyet olmak için kendi şeytanını yaratır. Sonra onunla mücadele eder.
Dostluk
Dostluk için; zaman, inşa, gayret lâzım.
*
İnsan, kendini en iyi dostunda tanır.
*
Dost, şuuraltına nüfuz ettikçe pırıl pırıl parlayan aynadır.
*
Arkadaşının gözlerine baktı. Kendini seyretti.
Bazen; dostunuzun gözüne bakarsınız, görürsünüz ki sizden eser yok.
*
Bir dosta ihtiyaç var belki de. Beni dinleyecek, anlıyorum diyecek, her şeyi anlıyorum ve seni bu hâlinle seviyorum. Hep yanlışlar gelir kimilerinin aklına.
*
Dost, dostun mektebinde, döner kendini okur okur
Usta bakar gönlüme, kalemle ayna dokur
*
Eğitim
Eğitim, eğlence ve sorumluluk arasında dengeyi bulmaktır.
*
Öğretmen, öğrenmeyi kolaylaştıran bir araçtır.
*
Öğretmen cazip olmalı; fakat meczup olmamalı.
*
En tembel talebenize bile kapınız açık olsun.
*
Asla; çekilen, çekilmekte olan kopyaları yakalamayın; ama bilin.
*
Mahkûm etmeden terbiye etmek lâzım.
*
Talepsiz eğitim tehlikelidir.
Eğitim, arz ve talep dengesidir.
*
Göze yerleşmiş tebessüm, herkesi hem etkiler hem eğitir.
*
Hocayla talebe arasında eser doğmazsa, musibet doğar.
En büyük eser, talebenin meslektaş olmasıdır.
Hayat
Zamânenin dünya kitabı: Mektup benimdi ama kelimeler benim değil.
*
Hayat, hakikate uzak ihtimâller yumağı, vesveseye yakın.
*
Hayat harika bir kuş uçumu…
*
Hayata, hep rahat etmeye, mutlu olmaya gelmedik.
*
Ben geldim bu dünya ne kazandı? Ben gidiyorum bu dünya ne kaybedecek?
*
Bizim bu dünyada ne işimiz var, varlık nasıl bir şey, yani hayat.
*
Büyük sıçrayışı gerçekleştirebilmek için, büyük çaresizliklere ihtiyaç var.
*
Sonra… Sonrası yoktu…
Bir şey, her şey ile ilgili.
*
Yoğunluk, bir günde bir asır yaşamaktı.
*
Sen dünyaya nasıl bakarsan dünya odur.
*
İnsanlar, satıhta yaşıyorlardı hayatı.
*
Hayat denizinde, vücut gemisinin kaptanı olabilmek için amaç ve hedef rotası çizmek zorundasınız.
*
Bazı yaşımın doğruları, bazı yaşımın yanlışlarına eşittir.
*
Senin bu dünyada en fonksiyonel tarafın ne?
*
Sanat mı gerçekti ve yaşanan hayat bir kurgudan mı ibaretti, tam olarak anlayamıyorum.
*
Ben ona hayran; dünya, yaralı ceylân.
*
Hayatı anlamaya çalışıyorum. Miktâr-ı kifâyede….
*
Ey yolcu ne istiyorsun? Sana yetmeyen nedir ki sen anlatarak ve okuyarak yeni kurgular icat edip derdini bir iken bine çıkarıyorsun…
İlim
İlim ve sanat şehirde gelişir.
*
Ârızasını düşünen, âlim olur.
*
İlim, tafsilâtlı çalışma ister.
İnsan
Acaba, ben kendim miyim?
*
Çok çalışıp dem vaktini bekleyeceksin. “Hemen” demeyeceksin. “Nasip” diyeceksin. Anlık ihtiraslarını, asırların devr-i dâimi ile yıkayacaksın. Hayâl kurup, Yüce Kurgu’ya ittiba etmiş küçük kurgular oluşturacaksın.
*
Hem kuş hem gök yüzü olmak... Ümidini kaybetme, insan böyle bir değer...
*
İnsanoğlu başkalarını tanırken kendini tanır.
*
Hatayı gören de biraz yapmış gibi olur; % 10 da olsa.
*
Kişinin, kendisiyle olan mesafesini tutarlı hâle getirmesi gerekir.
*
Biliyorum. Sen başkasın. Herkes gibi olamıyorsun.
*
İçine baktığında aslını, olduğu hâliyle görmeye tahammül edecek kaç insan var?
*
Hangi vücut ülkesinde iki kişi yoktu ki!
*
Herkes, herkes gibi…
*
Her insanın parmak izi gibi, kavram izi olmalıdır.
*
Kendi kendini ne kadar çok tekrar ediyordu insan.
*
İhtiras, yemeğin tuzu biberi gibidir; oran iyi ayarlanmalıdır.
*
İradî kontrolümü elden bıraktığım zamanlar, şuuraltımdan ne çıkacağını her zaman bilemem.
*
Siz kendinize ilginç geliyor musunuz?
*
Sen kendini öyle bir parçala ki kimse yıkacak gedik bulamasın.
*
Kendini tanıma sürecini derinleştirmek…
*
Kendi içimizde demlenmek…
*
Kendi hayatlarını cemiyetleri için vakfeden insanlar bir müessese hâline gelirler; kişi olmaktan çıkarlar.
*
Yaşamadığım duygu benim değil.
*
Hayat... Matematiksel tedbir…
Kendi derinliğinde bir açılım…
Cazibe merkezini yakalamak…
*
Keloğlan’ın pazarı Keloğlan’a göre.
*
Sembolik ifade, zekâyı açar.
*
Göz mütebessim, yüz ciddî; daha asilini görmedim.
*
Akıllı aklıyla anlayana kadar; cahil adam hayatı gözleriyle anlar;
İnsanın iç dünyası, her türlü disipline fütursuz karşı çıkar.
*
Herkes gibi olan tarafımı işlemeliyim.
*
Ey insan! Sen en çok hangi kelimeye benziyorsun?
*
Ey insan! Haddini ve kadrini bil!
*
Hayatta, birinci derecede anlaşma her zaman mümkün değildir. Aydın insan anlar.
*
Her aydın kendisinin öğretmenidir.
*
Aydın olarak geleneklerimizi modernize etmek durumundayım.
*
Arşa çıkar kibarın selâmı.
*
Nezaket, doğallık izlenimi vermezse, rahatsızlık verir.
*
İnsan ilişkilerindeki estetik tercihe nezaket denir.
*
Acaba siz kendinizi nerede buluyorsunuz? Siz en çok kendinize nerede rastlıyorsunuz?
*
Dünyada her insanın alternatifi vardır. Yeter ki kader bağlamasın.
*
Nezaketin ilk şartı, emr-i vâki yapmamak.
*
Herkes, kendi kirini kendi hamamında yıkayacak.
*
Tedbirsizce kendine çok güven; önce bizi, sonra karşı tarafı yıkar.
*
Sizin gibi çocuktum, sonra böyle oldum.
*
Bazen, sınırlar insanı geliştirir.
*
Aczimizi bilmek, gücümüzü artırır.
*
İnsan çok çabuk bozulan bir makinedir. Makinenin anlık bakımı yapılmalıdır.
*
İnsanlar da bir mecazdı, orijinal nefesli. Her nakış, her insan, her nüsha, ilk ve tek mecaz. Yorumda emsâli olmayan.
*
Hafızası ve hâtırası kalmayan insanlar...
*
Önemli adamlar hızlı yürür.
*
Ey insan! Kimseye söyleme, kusurunu sen bil; başkası bilince istismar eder.
*
İnsanın en zor eğittiği kişi kendisidir.
*
İletişim, kontrollü taviz verme sanatıdır.
*
Hedef etkilemekse, istismar vardır.
*
Kimseye 30 cm’den fazla yaklaşma.
*
İletişimde filtre kullanılmalıdır.
*
İlk tepki gizlenmelidir.
*
Kendimi yönetebiliyor muyum?
*
Şuuraltımla hesaplaşmaktan korkar bir vaziyetteyim.
*
Paylaşılmayan duygular gelişmez.
*
Paylaşılmayan duygular, kişiyi erken yeterlilik duygusuna götürür.
*
Ey insan! Kelimeni buldun mu?
*
Çok kontrol, iletişimi bozar.
*
Sırrın kavî olsun, sırrın seni ve beni eğitsin.
*
En iyiye gitsek yeter. Mükemmel, en iyinin düşmanıdır.
*
İnsanlar, kendilerini bunca sevenler varken niçin mutlu olamaz?
*
Ey insan! Kendi mizacını, olmak istediğin insanın mizacıyla karşılaştırdın mı hiç?
*
Örneğe, mizacınızı ve mührünüzü vurmak…
*
En tehlikeli mizaçlar, sadece arzuların zemininde oluşanlardır.
*
Elmas bile olsan, kürsü (zemin) lâzım.
*
Yargılamadan genç olunmaz.
*
Şâkirdi olmadığım dâvânın üstadıyım.
Babm kimdi unuttum, nefsimin evladıyım.
*
İnsan bir şeyi talep ederken günlük hayatın dengeli ilişkilerini kaçırabilir.
*
Her yanlış, bir nakış...
*
Sadece kendini düşünürsen, başka belâya gerek yok.
*
Çağımızın insanının kafası karışık; çünkü duracağı yeri bilmiyor.
*
İnsanoğlu abarttıkça muhaffef bir yalana girer.
*
Gençlerin hepsinin trafosu cebinde.
*
Evrensel bir etikle uğraştığın meşgale seni mutlu ediyorsa gerçeğin odur.
Kitap
Bütün kitaplar yarım, bütün sözler hükümsüz..
Kâinat
Nazire yazılamaz kâinat kitabına.
Kelime
Lâfzı anlıyorum ya… Mânâ henüz yok…
*
Hayat bir bakıma var oluş dâvâsı…
*
Öyle bir kelime bul ki o kelime seni ifade ettiği gibi beni de eğitsin.
*
Öyle kelimeler var ki mizacı ele verir.
*
Gecenin siyah ipliği, iğneden geçemez gibi; lügat damıtır imbiği kelime seçemez gibi.
*
Kendinizi kelime aynasında görmek istiyorsanız, hangi kelimeye benzediğinizi düşünün.
*
Kelimenin nüansı zekâmı artırır.
*
Eş anlamlı kelime yoktur, müteradif kelime vardır. Her kelime bir nüans taşır.
Medeniyet
Medeniyeti kuran bütün değil, ayrıntılardır.
*
Mesnevî’nin ilk 18 beyti tam bir medeniyet manifestosudur.
*
Medeniyet, teferruat üzerine yükselirmiş.
Sanat
Sanat bir bakıma simetri kurma; bir bakıma da simetriyi bozma işidir.
*
Dünyasına giremezseniz her sanat yalandır ve komiktir.
*
Keşke kalem olup bu cümleleri kendim yazsaydım.
*
Çatışma yoksa sanat yok.
*
Sanatımızda, doğayla olan münasebetler en aza indi.
*
Ölümü, aşkı, tesadüfü çıkarırsanız ne anlatacaksınız?
*
Sanatsız akıl, makineleşir.
*
Yüksek sanatkârlar, yanlış kurallara başkaldırı fikri uyandırır.
*
Nazire: Demir leblebi… Lâfzı telâffuz edersin: Dişler hamur…
*
Hiçbir şair, şiirlerine akseden gönlü kurguda taşımaz.
*
Klâsik bir sanatın anlaşılabilmesi, lezzet alınabilmesi 3 yıllık eğitimi gerektirir.
*
Sanat mı gerçekti ve yaşanan hayat bir kurgudan mı ibaretti, tam olarak anlayamıyor.
Sevgi / Aşk
Sevgi ve mutluluk maddede değil, maddeye tasarruftadır.
*
Sevgi, bizi en çok lâubaliliğe götüren şeydir.
*
Gönül telinize uygun bir âhenk bulursanız, sevdiğiniz melek olur. Onun kanatlarında mızrapla gönül teliniz sızlatılır.
*
Nefret, sevginin kardeşidir.
*
Aşk, muhatabına ilân edilir. Ciddî insanlar üçüncü şahısların yanında zahiren söylemezler.
*
Ve her istek bir vuslatı, her vuslat bir hasreti getirir.
*
Kişiye belâsı, aşkından gelir.
*
Aşk kurşunu ile vurulmadan yarımlar tamam olmaz.
*
İçtiği su ben olsam... Coşup gönlüne konsam...
*
Kays, herkesin bir Leylâ’sı olduğunu düşünmek zorundaydı.
*
Neden bunca güzelken, bu kadar güzelken, benim içimdeki yangını anlatmakta bu kadar, bu kadar kifayetsizsin?
*
Hazır mısın benim ateşimde yanmaya?
*
Sosyal hayattaki vazifelerinizi yaptırmıyorsa o sevgiden kaçın.
*
Sevginin lezzeti, sevilene duyurmaktan geçiyor. Ucunda kaleleri yıkmak olsa bile.. Ve gemiler yakılacağı günü bekler.
*
Sevgiliyi daha fazla görebilmek için yeni icatlar bulunmadı, niçin? Yaşamak, bir bahane miydi yoksa sevgi için?
*
Efsaneni asla terk etme! “Git artık.” dese bile.. O, Efsane olmasa bile..
*
Aşk, coşku ile tereddüdün çocuğu. Hele ihtimâl zemini, ne münbit!
Tasavvuf
Su ol, suyu aş, muhîte git. Deniz ol. Katreni gör, ummâna var. Senden sana bir yol gibi. Kendinde kendini arar gibi. Ara onu. O, ol.
*
Esecek yel misin? Senden sana uzanan el misin?
*
Tasavvuf; şer’î nizamın estetik platformda yeniden yaşanması, açıklanmasıdır.
*
Dinle, hissî ve nefsî olma. Hakikat senin sandığın gibi bir şey değil.
*
Aydın
Aydınlar, “biz” ve “onlar” sınırını aşmalıdır.
Satıhta görünen aydın, satıhta göründüğü kadar kendi derûnuna iner.
Cemiyet
Muasır medeniyet seviyesine ulaşamamış toplumlarda bakış açıları ideolojiktir.
Devlet
Tek dâvâsı kendisini korumak olan küçük devletler, büyük medeniyet oluşturamazlar.
Her devlet büyük medeniyet olmak için kendi şeytanını yaratır. Sonra onunla mücadele eder.
Dostluk
Dostluk için; zaman, inşa, gayret lâzım.
*
İnsan, kendini en iyi dostunda tanır.
*
Dost, şuuraltına nüfuz ettikçe pırıl pırıl parlayan aynadır.
*
Arkadaşının gözlerine baktı. Kendini seyretti.
Bazen; dostunuzun gözüne bakarsınız, görürsünüz ki sizden eser yok.
*
Bir dosta ihtiyaç var belki de. Beni dinleyecek, anlıyorum diyecek, her şeyi anlıyorum ve seni bu hâlinle seviyorum. Hep yanlışlar gelir kimilerinin aklına.
*
Dost, dostun mektebinde, döner kendini okur okur
Usta bakar gönlüme, kalemle ayna dokur
*
Eğitim
Eğitim, eğlence ve sorumluluk arasında dengeyi bulmaktır.
*
Öğretmen, öğrenmeyi kolaylaştıran bir araçtır.
*
Öğretmen cazip olmalı; fakat meczup olmamalı.
*
En tembel talebenize bile kapınız açık olsun.
*
Asla; çekilen, çekilmekte olan kopyaları yakalamayın; ama bilin.
*
Mahkûm etmeden terbiye etmek lâzım.
*
Talepsiz eğitim tehlikelidir.
Eğitim, arz ve talep dengesidir.
*
Göze yerleşmiş tebessüm, herkesi hem etkiler hem eğitir.
*
Hocayla talebe arasında eser doğmazsa, musibet doğar.
En büyük eser, talebenin meslektaş olmasıdır.
Hayat
Zamânenin dünya kitabı: Mektup benimdi ama kelimeler benim değil.
*
Hayat, hakikate uzak ihtimâller yumağı, vesveseye yakın.
*
Hayat harika bir kuş uçumu…
*
Hayata, hep rahat etmeye, mutlu olmaya gelmedik.
*
Ben geldim bu dünya ne kazandı? Ben gidiyorum bu dünya ne kaybedecek?
*
Bizim bu dünyada ne işimiz var, varlık nasıl bir şey, yani hayat.
*
Büyük sıçrayışı gerçekleştirebilmek için, büyük çaresizliklere ihtiyaç var.
*
Sonra… Sonrası yoktu…
Bir şey, her şey ile ilgili.
*
Yoğunluk, bir günde bir asır yaşamaktı.
*
Sen dünyaya nasıl bakarsan dünya odur.
*
İnsanlar, satıhta yaşıyorlardı hayatı.
*
Hayat denizinde, vücut gemisinin kaptanı olabilmek için amaç ve hedef rotası çizmek zorundasınız.
*
Bazı yaşımın doğruları, bazı yaşımın yanlışlarına eşittir.
*
Senin bu dünyada en fonksiyonel tarafın ne?
*
Sanat mı gerçekti ve yaşanan hayat bir kurgudan mı ibaretti, tam olarak anlayamıyorum.
*
Ben ona hayran; dünya, yaralı ceylân.
*
Hayatı anlamaya çalışıyorum. Miktâr-ı kifâyede….
*
Ey yolcu ne istiyorsun? Sana yetmeyen nedir ki sen anlatarak ve okuyarak yeni kurgular icat edip derdini bir iken bine çıkarıyorsun…
İlim
İlim ve sanat şehirde gelişir.
*
Ârızasını düşünen, âlim olur.
*
İlim, tafsilâtlı çalışma ister.
İnsan
Acaba, ben kendim miyim?
*
Çok çalışıp dem vaktini bekleyeceksin. “Hemen” demeyeceksin. “Nasip” diyeceksin. Anlık ihtiraslarını, asırların devr-i dâimi ile yıkayacaksın. Hayâl kurup, Yüce Kurgu’ya ittiba etmiş küçük kurgular oluşturacaksın.
*
Hem kuş hem gök yüzü olmak... Ümidini kaybetme, insan böyle bir değer...
*
İnsanoğlu başkalarını tanırken kendini tanır.
*
Hatayı gören de biraz yapmış gibi olur; % 10 da olsa.
*
Kişinin, kendisiyle olan mesafesini tutarlı hâle getirmesi gerekir.
*
Biliyorum. Sen başkasın. Herkes gibi olamıyorsun.
*
İçine baktığında aslını, olduğu hâliyle görmeye tahammül edecek kaç insan var?
*
Hangi vücut ülkesinde iki kişi yoktu ki!
*
Herkes, herkes gibi…
*
Her insanın parmak izi gibi, kavram izi olmalıdır.
*
Kendi kendini ne kadar çok tekrar ediyordu insan.
*
İhtiras, yemeğin tuzu biberi gibidir; oran iyi ayarlanmalıdır.
*
İradî kontrolümü elden bıraktığım zamanlar, şuuraltımdan ne çıkacağını her zaman bilemem.
*
Siz kendinize ilginç geliyor musunuz?
*
Sen kendini öyle bir parçala ki kimse yıkacak gedik bulamasın.
*
Kendini tanıma sürecini derinleştirmek…
*
Kendi içimizde demlenmek…
*
Kendi hayatlarını cemiyetleri için vakfeden insanlar bir müessese hâline gelirler; kişi olmaktan çıkarlar.
*
Yaşamadığım duygu benim değil.
*
Hayat... Matematiksel tedbir…
Kendi derinliğinde bir açılım…
Cazibe merkezini yakalamak…
*
Keloğlan’ın pazarı Keloğlan’a göre.
*
Sembolik ifade, zekâyı açar.
*
Göz mütebessim, yüz ciddî; daha asilini görmedim.
*
Akıllı aklıyla anlayana kadar; cahil adam hayatı gözleriyle anlar;
İnsanın iç dünyası, her türlü disipline fütursuz karşı çıkar.
*
Herkes gibi olan tarafımı işlemeliyim.
*
Ey insan! Sen en çok hangi kelimeye benziyorsun?
*
Ey insan! Haddini ve kadrini bil!
*
Hayatta, birinci derecede anlaşma her zaman mümkün değildir. Aydın insan anlar.
*
Her aydın kendisinin öğretmenidir.
*
Aydın olarak geleneklerimizi modernize etmek durumundayım.
*
Arşa çıkar kibarın selâmı.
*
Nezaket, doğallık izlenimi vermezse, rahatsızlık verir.
*
İnsan ilişkilerindeki estetik tercihe nezaket denir.
*
Acaba siz kendinizi nerede buluyorsunuz? Siz en çok kendinize nerede rastlıyorsunuz?
*
Dünyada her insanın alternatifi vardır. Yeter ki kader bağlamasın.
*
Nezaketin ilk şartı, emr-i vâki yapmamak.
*
Herkes, kendi kirini kendi hamamında yıkayacak.
*
Tedbirsizce kendine çok güven; önce bizi, sonra karşı tarafı yıkar.
*
Sizin gibi çocuktum, sonra böyle oldum.
*
Bazen, sınırlar insanı geliştirir.
*
Aczimizi bilmek, gücümüzü artırır.
*
İnsan çok çabuk bozulan bir makinedir. Makinenin anlık bakımı yapılmalıdır.
*
İnsanlar da bir mecazdı, orijinal nefesli. Her nakış, her insan, her nüsha, ilk ve tek mecaz. Yorumda emsâli olmayan.
*
Hafızası ve hâtırası kalmayan insanlar...
*
Önemli adamlar hızlı yürür.
*
Ey insan! Kimseye söyleme, kusurunu sen bil; başkası bilince istismar eder.
*
İnsanın en zor eğittiği kişi kendisidir.
*
İletişim, kontrollü taviz verme sanatıdır.
*
Hedef etkilemekse, istismar vardır.
*
Kimseye 30 cm’den fazla yaklaşma.
*
İletişimde filtre kullanılmalıdır.
*
İlk tepki gizlenmelidir.
*
Kendimi yönetebiliyor muyum?
*
Şuuraltımla hesaplaşmaktan korkar bir vaziyetteyim.
*
Paylaşılmayan duygular gelişmez.
*
Paylaşılmayan duygular, kişiyi erken yeterlilik duygusuna götürür.
*
Ey insan! Kelimeni buldun mu?
*
Çok kontrol, iletişimi bozar.
*
Sırrın kavî olsun, sırrın seni ve beni eğitsin.
*
En iyiye gitsek yeter. Mükemmel, en iyinin düşmanıdır.
*
İnsanlar, kendilerini bunca sevenler varken niçin mutlu olamaz?
*
Ey insan! Kendi mizacını, olmak istediğin insanın mizacıyla karşılaştırdın mı hiç?
*
Örneğe, mizacınızı ve mührünüzü vurmak…
*
En tehlikeli mizaçlar, sadece arzuların zemininde oluşanlardır.
*
Elmas bile olsan, kürsü (zemin) lâzım.
*
Yargılamadan genç olunmaz.
*
Şâkirdi olmadığım dâvânın üstadıyım.
Babm kimdi unuttum, nefsimin evladıyım.
*
İnsan bir şeyi talep ederken günlük hayatın dengeli ilişkilerini kaçırabilir.
*
Her yanlış, bir nakış...
*
Sadece kendini düşünürsen, başka belâya gerek yok.
*
Çağımızın insanının kafası karışık; çünkü duracağı yeri bilmiyor.
*
İnsanoğlu abarttıkça muhaffef bir yalana girer.
*
Gençlerin hepsinin trafosu cebinde.
*
Evrensel bir etikle uğraştığın meşgale seni mutlu ediyorsa gerçeğin odur.
Kitap
Bütün kitaplar yarım, bütün sözler hükümsüz..
Kâinat
Nazire yazılamaz kâinat kitabına.
Kelime
Lâfzı anlıyorum ya… Mânâ henüz yok…
*
Hayat bir bakıma var oluş dâvâsı…
*
Öyle bir kelime bul ki o kelime seni ifade ettiği gibi beni de eğitsin.
*
Öyle kelimeler var ki mizacı ele verir.
*
Gecenin siyah ipliği, iğneden geçemez gibi; lügat damıtır imbiği kelime seçemez gibi.
*
Kendinizi kelime aynasında görmek istiyorsanız, hangi kelimeye benzediğinizi düşünün.
*
Kelimenin nüansı zekâmı artırır.
*
Eş anlamlı kelime yoktur, müteradif kelime vardır. Her kelime bir nüans taşır.
Medeniyet
Medeniyeti kuran bütün değil, ayrıntılardır.
*
Mesnevî’nin ilk 18 beyti tam bir medeniyet manifestosudur.
*
Medeniyet, teferruat üzerine yükselirmiş.
Sanat
Sanat bir bakıma simetri kurma; bir bakıma da simetriyi bozma işidir.
*
Dünyasına giremezseniz her sanat yalandır ve komiktir.
*
Keşke kalem olup bu cümleleri kendim yazsaydım.
*
Çatışma yoksa sanat yok.
*
Sanatımızda, doğayla olan münasebetler en aza indi.
*
Ölümü, aşkı, tesadüfü çıkarırsanız ne anlatacaksınız?
*
Sanatsız akıl, makineleşir.
*
Yüksek sanatkârlar, yanlış kurallara başkaldırı fikri uyandırır.
*
Nazire: Demir leblebi… Lâfzı telâffuz edersin: Dişler hamur…
*
Hiçbir şair, şiirlerine akseden gönlü kurguda taşımaz.
*
Klâsik bir sanatın anlaşılabilmesi, lezzet alınabilmesi 3 yıllık eğitimi gerektirir.
*
Sanat mı gerçekti ve yaşanan hayat bir kurgudan mı ibaretti, tam olarak anlayamıyor.
Sevgi / Aşk
Sevgi ve mutluluk maddede değil, maddeye tasarruftadır.
*
Sevgi, bizi en çok lâubaliliğe götüren şeydir.
*
Gönül telinize uygun bir âhenk bulursanız, sevdiğiniz melek olur. Onun kanatlarında mızrapla gönül teliniz sızlatılır.
*
Nefret, sevginin kardeşidir.
*
Aşk, muhatabına ilân edilir. Ciddî insanlar üçüncü şahısların yanında zahiren söylemezler.
*
Ve her istek bir vuslatı, her vuslat bir hasreti getirir.
*
Kişiye belâsı, aşkından gelir.
*
Aşk kurşunu ile vurulmadan yarımlar tamam olmaz.
*
İçtiği su ben olsam... Coşup gönlüne konsam...
*
Kays, herkesin bir Leylâ’sı olduğunu düşünmek zorundaydı.
*
Neden bunca güzelken, bu kadar güzelken, benim içimdeki yangını anlatmakta bu kadar, bu kadar kifayetsizsin?
*
Hazır mısın benim ateşimde yanmaya?
*
Sosyal hayattaki vazifelerinizi yaptırmıyorsa o sevgiden kaçın.
*
Sevginin lezzeti, sevilene duyurmaktan geçiyor. Ucunda kaleleri yıkmak olsa bile.. Ve gemiler yakılacağı günü bekler.
*
Sevgiliyi daha fazla görebilmek için yeni icatlar bulunmadı, niçin? Yaşamak, bir bahane miydi yoksa sevgi için?
*
Efsaneni asla terk etme! “Git artık.” dese bile.. O, Efsane olmasa bile..
*
Aşk, coşku ile tereddüdün çocuğu. Hele ihtimâl zemini, ne münbit!
Tasavvuf
Su ol, suyu aş, muhîte git. Deniz ol. Katreni gör, ummâna var. Senden sana bir yol gibi. Kendinde kendini arar gibi. Ara onu. O, ol.
*
Esecek yel misin? Senden sana uzanan el misin?
*
Tasavvuf; şer’î nizamın estetik platformda yeniden yaşanması, açıklanmasıdır.
*
Dinle, hissî ve nefsî olma. Hakikat senin sandığın gibi bir şey değil.
*